dinlerin, inandırıcılığı korku ile daha etkin hale getirmek için kullandığı, hikaye karakterlerinden biri de cinlerdir.
ama inanç sistemleri dışında kullanımı sebebine bakılmaksızın(test edilmeksizin) varlığı kabul görüp yasalaşan bilimsel bir olgu yoktur.
Bilimin de sınırları vardır.Üç üzeri boyutta yaşayan varlıklar ise bugünün teknolojisiyle varlıkları ispatlanamaz.Aynı zamanda var olmama ihtimalleri de devam eder.
Bilim zaten tanımı gereği daima yanlışlanabilendir. Bir sorunun o anda görünen çözümünü buluruz. Özel çözümdür. Örnekler gelmeye devam ettikçe çözümün biçimi değişir. Bilimin yoktur dedikleri bile sonradan olabilir. Bilim varlıklarını kabul edebilir. Bu kadar kesin konuşmamalı. Sadece bilemeyiz.
Teorik bilimlerin hemen hepsi, kullanım sebebinden bağımsızdır. Kullanım alanları, sonradan türemiştir. Fizik, bir fotonun varlığından söz ederken, onun kullanım alanıyla ilgilenmez. Onun kullanımı ile mühendislik ilgilenir. Sapla samanı karıştırmamak gerek.
Çünkü herkesin telefonunda kamera olan bir çağda yaşadığımıza göre 7 milyar insan yaşadığı dünyada en az 1 tane cin fotoğrafı ya da videosu görmemiz gerekirdi. Eğer bu varlıklar görülmez ise etkilerini görmemiz gerekirdi. Etkilerini de göremiyorsak olmadıklarına kanaat getirmek zorundayız.
"varolmak bir özellik değildir" der Kant, bir soruya cevap olarak. Soru şudur: "Ormanda bir ağaç devrilir. Ancak çıkan sesi kimse duymaz. Ağaç devrilmiş midir?". Kant'ın çözümüne göre ağaç yine de devrilmiştir. etkilerini kimsenin görmüyor olması, ağacı ya da devrilmeyi yok yapmaz.
Keşfettiğimiz kuş türleri, bilimsel literatüre girmeden önce yoklar mıydı? Bir anda mı var oldular?